Prof. Dr. Rona Serozan'ın kitaba yazdığı önsöz:
Günümüzde kişiliğin korunması ve bu arada ana karnındaki varlığın korunması en soylu hukukçu uğraşlarından biri sayılır. Henüz yaşama gözlerini açmamış olan varlığın doğum öncesinde hangi çıkarlarının korunabileceğini saptamak ise çok çekişmeli bir sorundur.
Teorik ve pratik önemi büyük ve aynı zamanda güncelliği de sıcak olan bu konunun üstesinden gelebilmek için köklü bir bilgi birikimine ve çaplı bir bakış açısına gereksinim vardır. Konunun ağırlığını algılayabilmek için şu sorunları anımsamak ve anmak yeter:
Yasanın ceninin mirasçılığını saklı tutabilmek için öngördüğü geçmişe etkililik varsayımı genişletici yorum veya örnekseme yoluyla tüpteki bebek, hatta belki sperm sahibinin ölümü sonrasında döllenmiş varlık yararına da uygulanabilir mi?
Acaba cenine rahim tahliyesini veya üzerinde tıbbi denemeler yapılmasını bir kayyım eliyle önleyecek tarzda bir bölümsel hak ehliyeti tanınabilir mi?
Ana karnındayken zarar verici bir eyleme uğrayan ceninin bu eylem yüzünden engelli olarak doğduktan sonra failden tazminat istemesinin hukuksal dayanağı ne olur?
Ana karnındayken gelecekte kavuşacağı desteği öldürülen ve bu yüzden yansıma yoluyla dolaylı zarar gören ceninin doğduktan sonra destekten yoksunluk tazminatı istemesinin dayanağı ne olur?
Bir dizi bağlantılı sorun daha vardır: Ana babaca engelli olarak doğması istenmediği halde, doğumu hekim veya eczacı tarafından engellenmemiş olan çocuk (wrongful birth) için ana babanın hekimden veya eczacıdan tazminat istemine yer verilebilir mi?
Acaba daha da ileri gidilerek, doğumu ana babaca hiç istenmemiş olan sağlıklı bir çocuk (wrongful conception) için bile aile planlaması özgürlüklerinin ve dolayısıyla kişilik haklarının ihlalinden ötürü ana babanın tazminat istemine yer verilebilir mi?
Acaba engelli olarak doğmuş bir çocuk da doğumuna yol açmış olan ana babasından veya hekimden, sırf bu nedenle, yani "tatminsiz yaşam" (dissatisfied, wrongful life) tazminatı isteyebilir mi?
Batı'da "çocuğun doğum öncesi (prenatal) hukuksal konumu" başlığı altında yoğun bir ilgi toplayan sorunlardır bunlar.
Bütün bu hukuksal sorunların aynı zamanda sosyal ve etik sorunlar içerdiği açıktır. Önerilecek çözümlerin hayalci değil, sosyal açıdan gerçekçi, etik açıdan da duyarlı bir sağduyu süzgecinden geçirilmesi şarttır.
Tülay Aydın Ünver, özenli dili ve akıcı söylemi sayesinde zevkle okunan bu çalışmasında tüm bu hukuksal, sosyal ve etik sorunların üstesinden hakkıyla gelmiş sayılabilir.
Yazarın çalışmasında hukukun üç temel değerini oluşturan adalet, yerindelik ve hukuksal güvenlik değerleri dengeli ve uyumlu bir biçimde gözetilmiştir. Önerilen çözümlerde de içinde yaşanılan ülkenin gerçekleri hep göz önünde tutulmuştur. Bu arada ülke yargısından titizlikle seçilen örnekler de çalışmayı özel olarak zenginleştirmiştir.
Sözün özü, başarılı bir hukuksal akıl yürütmeye dayanan, özgün ve kişilikli, tutarlı ve doyurucu bir bilimsel ürün çıkmıştır ortaya.